Kendi icinden yalnızlasma .. Kimlik ve etnik köken meselelerinin Türkiye'deki kadar tartışmalı olduğu az sayıda ülke vardır. Cok etnili, cok dinli ve bazılarının coğulcu olarak nitelendirdiği Osmanlı İmparatorluğu'nun gecmişi,1 bir dizi azınlık grubu dışında etnik olarak homojen sayılan modern Turk ulus devleti ile karşılaştırılır.2 Turkiye’deki azınlıklar, genel olarak Osmanlı doneminden kalan ve 1923 Lozan Antlaşması ile azınlık olarak tanınan gayrimuslimlerle (Rum, Ermeni ve Museviler) özdeşleştirilmiştir.3 Bunlardan başka azınlıkların varlığına ve tanınma hakkına, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri muhalefet edilmiştir
Tanzimat Fermanı (1839), Islahat Fermanı (1856) ve Birinci Meşrutiyet (1876) problemlere hiç bir çözüm getiremediği gibi, ülkeyi bütünüyle batının insafına bırakmıştı. Modernleşme, batılılaşma adına dışarıdan dayatılan, kendi dinamiklerimizden mahrum, taban desteği olmayan yenilik hareketleri Devlet-i Aliye’yi (Osmanlı Devletini) sürekli batının işgalci Avrupa emperyalist devletlerinin kucağına itmekteydi. Her yenilikçi adım batının ülke üzerindeki kontrolünü artırmış, ama zayıflamayı, çöküşü durduramamıştı. Aksine ülkenin geleneksel yapısı ve bütünlüğü hızla bozulmaktaydı. Her biri bir batılı devletin oyuncağı haline gelen azınlıklar devletten ve toplumdan kopmaktaydılar. Balkanlarda gülcü ve organize bir orduya sahip olan Pomaklar Osmanlının yanında Ruslara diğer emperyalist ülkelere karsı yer aldılar. Tanzimat sonrası Devlet adamlarının her biri bir batı ülkesinin temsilcisi gibi çalışmaktaydı. Ülke gah Fransa, gah İngiltere, gah Rusya etkisine girmekteydi. Devleti adeta İstanbul’daki Avrupalı sefirler idare etmekteydi.
İngiltere gibi, Osmanlı devleti üzerinde emperyal hedefleri olan büyük güçler, bir taraftan azınlıklar üzerinden yeni kartlar, pazarlık imkanları elde etmeye çalışmakta, öte yandan da güya ihtida etmiş(!) kripto ecnebileri saraya, padişahın yakınlarına, ama özellikle orduya sokmaktaydılar. 1800’lü yılların sonlarında Polonyadan, Macaristandan, Selanikten getirilen pek çok Yahudi-Sebatay ve Hristiyan aile (güya!) ihtida etmişler ve devlet görevleriyle (vali, paşa, sefir, nazır) ödüllendirilmişlerdi. Pek çoğu padişahın etrafına ve Osmanlı sarayına yerleştirilmişti. Ingilterenin tek hedefi balkanlarda karışıklıkları kışkırtarak Osmanlıyı iyice zayıflatmaktı , Birinci Meşrutiyet (1876) sonunda Balkanlarda Bulgar Makedon , komitalarını silahlandırıp önce Türk asıllı olmayan Pomak ve Romen asıllı Müslüman halkların üzerine gönderdi , katliamlar ve baskı , korku politikası yaratıldı .
Daha sonra Osmanlı ile Bulgaristan arasında yapılan Sureti tesviye anlaşması ile Pomak devleti yıkılacak , Pomak ordusu dağıtılacaktır, Birinci Meşrutiyet (1876) problemleri , ve balkanların batılı devletlerin elinde oyuncak olması Pomak devletinin sonunu getirmiş balkanlarda en büyük Müslüman azınlık olan Pomakların düzenli ordusu dağıtılmış ve bunun sonucun dada Osmanlının balkanlardaki hakimiyeti tamamen sona ermiştir..
I. Dünya Savaşında Türklerle müttefik olan Bulgarlar, Savaş sonrası Neuilly Barış Antlaşması ve Pomaklar için üc zor dönem.
Bulgaristan Devleti, Rusya’nın sıcak denizlere açılma
politikasının sonucu olarak Osmanlı Tuna Vilayeti’nde kuruldu ve
büyütüldü. Bu devletin suni olarak oluşturulmasında Rusya, savaş da
dahil her türlü maddi ve askeri desteği sağlarken diğer büyük Avrupa
devletleri de diplomatik katkı sağlamışlardır. Ancak bu devletin
sınırları dahilinde yaşayan pomak unsur, gerek Bulgaristan’ın teşkili ve
gerekse sonraki yıllarda Bulgarlar ve bölgede çıkarları olan güçler
tarafından büyük bir tehlike ve yok edilmesi gereken düşman olarak
algılanmıştır.
Çünkü pomaklar; Bulgaristan’ın suni olarak teşkili sırasında çoğunlukta olduğu gibi diğer tüm zamanlarda da küçümsenemiyecek bir oranı kapsıyorlardı. Bu makalede ele alınan tarihsel seyri içinde Bulgaristan da azınlık ; Osmanlı dönemi, Neuilly Antlaşması sonrası dönem ve 1989 sonrası demokratik dönem olarak üç ana devrede incelenmiştir. Osmanlı dönemi de, prenslik ve krallık olmak üzere iki safhada ele alınabilir. Prenslik döneminde, pomak - Bulgar ilişkilerinin odak noktasını Bulgaristan sınırları içinde yaşayan pomak azınlığı oluşturmuştur. 19 Nisan 1909 tarihli İstanbul Prokotolüne; bölgede yaşayan Pomak ve Türklerin kültürel hak ve özgürlüklerini teminat altına alan hükümler koymuştur. Bunu takip eden birkaç yıl içinde normal seyreden Bulgaristanda Pomakların durumu, Balkan Savaşı’nın başlaması ile tam bir felakete dönüşmüştür.
Büyük saldırı ve katliamlara maruz kalan soydaşlarımızın bir kısmı hayatlarını kaybederken, diğer önemli bir kısmı da göç etmek zorunda kalmıştır. Böylece Bulgaristan’ın pomak ve Türklerden arındırılma ve boşaltılma işlemi sürmüştür. Ancak yine de bölgede küçümsenemeyecek oranda Pomak kalmıştır. Özet olarak Osmanlı döneminde Bulgaristan da Pomaklar , baskı ve katliamlara maruz kalmış ve bunun sonucu çoğunlukta bulundukları topraklardan boşaltılmış ve bölgede Rus çıkarlarına uygun bir devlet kurulmuştur.
I. Dünya Savaşı’na Türklerle müttefik olarak giren ve yenilen Bulgarlar, Savaş sonrası Neuilly Barış Antlaşmasını imzalamış ve bu anlaşma ile de azınlıkların hak ve özgürlükleri teminat altına alınmıştır. Azınlıklara yönelik politika ve uygulamalarda bir anayasa mahiyetinde olan bu anlaşma hükümleri, antlaşmayı imzalayan taraflardan birisi olmamasına rağmen bölgede yaşayan Türkleri de kapsamaktadır. Bu manada Neuilly Antlaşması’ndan 1989 yılı sonlarına kadar, ülkede yaşanan önemli gelişmeler de dikkate alınarak, Bulgaristan Pomaklar ve Türklerinin durumu ve genel problemleri dört safhada incelenebilir. Bunlar: Çiftçi partisinin iktidarda bulunduğu dönem: Bulgaristanda Pomaklar , en rahat günlerini bu dönemde yaşamışlardır. Bu dönemde pomaklar;, sosyal ve kültürel etkinliklerini geliştirebilmişler ve dini ibadetlerini özgürce icra edebilmişlerdir. Yine bu dönemde Türkiye ve Bulgaristan arasında imzalanan bir anlaşma ile de iki ülke arası göçlerin hukuki temelleri oluşturulmuştur. Ancak 1930’lardan sonra ülke yönetiminin değişmesi ile pomaklar üzerindeki baskılar da artmaya başlamıştır.
Faşist dönem: Bu dönem, Bulgaristan’ın Almanlar safında II. Dünya Savaşı’na girdiği ve arkasından da ülkede bir komünist ihtilalin yaşandığı yılları da kapsamaktadır. pomaklar üzerindeki Bulgar baskısı, savaş ve kaos ortamı ile daha da ağırlaşmış ve çekilmez bir hal almıştır. Ancak savaş şartlarından ötürü pomak azınlık ülke dışına çıkamadığından herhangi bir göçte yaşanmamıştır .
1946 - 70 arası devreyi kapsayan birinci sosyalist dönemde, Bulgaristan Türkleri, hükümetin farklı ve çelişkilerle dolu bir azınlık politika ve uygulamalarına maruz kalmışlardır. Okulları devletleştirilen ve malları elinden alınan pomaklar, Türkiye’ye göç etmek istemiş; ancak büyük iş gücüne ihtiyaç duyan Bulgaristan, buna izin vermemiştir. Bu atmosferde pomaklar, Türkiye’ye göç isteklerini sürekli artırmışlar ve arkasından 1951 büyük göçü yaşanmıştır. Bu göçle yaklaşık 250 bin kişiyi adeta tehcir eden Bulgaristan, bir tarafdan pomaklarin genel nüfus içindeki oranını belirli bir seviyenin altında tutmayı; diğer taraftan da Kore Savaşı’nda komünist bloğa karşı çarpışan Türkiye’yi cezalandırmayı amaçlamıştır..
“1968 Göç Anlaşması” imzalanmıştır. Özetle bu dönem, insan haklarının olmadığı totaliter bir rejim altında Bulgaristan azinliklarin ezildiği ve Türkiye’ye göçe zorlandığı yıllar olmuştur. Türk hükümeti, soydaşlarının hakkını korumada son çare olarak göçü kabul etmiştir. __1970 - 89 yıllarını kapsayan ikinci sosyalist dönem, Bulgaristan Türkleri ve pomaklar açısından tam bir felaket dönemi olmuştur. Pomakların Slav kültürüne sahip sadece dini olarak farklı olan bir halk oldugunu ısrarla belirten Bulgar hükümeti homejen bir Bulgaristan yaratmayı arzulayan faşist Bulgar yönetimi, bu planı önce teşvik ve psikolojik yöntemlerle denemiş; ancak bunun netice vermemesi üzerine kan ve katliamla gerçekleştirmeye çalışmıştır. Ülkedeki tüm azınlıkların adları değiştirildikten sonra 1984-85 arası aynı işlem büyük pomak kitleleri üzerine uygulanmıştır. Bunu kabul etmeyenler ise ağır cezalara çarptırılmış veya çeşitli yöntemlerle öldürülmüştür. Ancak tüm bu çabaların neticesi geciktikçe gecikmiş ve nihayet beş yıl aradan sonra 1989’da yeniden büyük bir soydaş kitlesi Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçmüştür. Bu soydaşlara imkanlar nisbetinde her türlü maddi ve manevi destek sağlanmış; ileriki yıllarda bunların bazıları Türkiye’ye yerleşirken, bir kısmı da Bulgaristan’a geri dönmüştür.
Kaynaklar : Internet siteleri - Birinci Dünya savası ve Alman müttefikleri Barış anlaşmaları , Alman devlet arşivleri.
Bizi Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile Haberiniz olsun .. Pomakbülteni Haber Portalı.