Pomak ulusunun yaşadığı değişim etkisini daha çok Pomakların ana dili Pomakçada gösteriyor. Değişimin dinamikleri Pomaklar olarak kültür dünyamızı epey bir zorluyor. Kültürümüzün geleneksel yapısı ve tarzında ciddi bir tıkanma gözleniyor. Pomaklar siyasi alanda yoklar Pomakların siyaseti ise yaşanan Toplumsal sorunun azda olsa var olan Pomak camiamızın ’çizgi dışına’ çıkmasına, egemen Kültür içinde erimesine bağlanıyor. Pomaklar Siyaset soruna ideolojik yaklaşıyor ve ‘çözüm’ için ‘boşverdimci’ olmayı seçiyorlar. Ne var ki Pomak Kültürünün sorunları derindir. Sorun yaşanan değişime uygun çözümlerin üretilememesindedir.
Nitelik olmayınca anlamsızlık egemen oluyor
Yaşanan tıkanmanın başlıca nedeni dünya insanlığının ve onun bir parçası olan Pomak
toplumunun geçirdiği değişimler; bilim ve teknik başta olmak üzere hayatın her alanında yaşanan - devrimsel – gelişmelerdir. İnsanlığa engin ufuklar kazandıran, kültür-sanat başta olmak üzere her alanda baş döndürücü gelişmeler sağlayan değişim, herkes gibi Pomak insanını da derinden etkiliyor.
Çok yönlü ve çarpıcı etkileri olan söz konusu gelişmelerin yol açtığı sonuçlar her gün biraz daha ivme, ayrıntı ve de somutluk kazanarak hayatın derinliklerine iniyor. Orada yeni yaşam tarzı gibi, yeni bir kültür algısı da şekilleniyor.Değişim Pomak toplumunu iliklerine kadar çözüyor. Toplum bir yanıyla eski ilişki ve değer yargılarından özgürleşiyor, diğer yanıyla da çağın değerleri temelinde yeniden şekilleniyor. Değişim, bilimden sanata, felsefeden ekonomiye her şeyi alt-üst ediyor. Bununla da kalmıyor; kendisine ayak uydurmayanı tasfiye de ediyor. Dışlıyor, asimile ediyor. Dolayısıyla ayakta kalmanın yolu çağımıza uygun siyaset, felsefe, kültür vs. üretmekten, yeni şeyler yaratmaktan geçiyor.
Biz kendi kültürümüzü nasıl bir çözümlemeye tabi tutabiliriz?
Pomakların Hakim kültürler altında ezilmesi ve erimesi geçirdiği değişime uygun kültür- sanat felsefesi üretilememesinden kaynaklanıyor. Dünya değişti, çağ değişti, Pomak halkı değişti; toplumsal ilişkiler, tarzlar, üretim biçimleri ve daha birçok şey gibi kültürün algısı ve işlevi de değişti fakat, geçmişin dar kalıplar içindeki kültür-sanat siyaseti değişmedi.Bu yüzden dünyanın ve Pomak toplumunun yaşadığı değişime uygun çözümler üretilemedi.
Daha önce de yazmıştım her şeyden önce yeni bir felsefe üretilmelidir. Kültür bireysel ve toplumsal felsefenin temelleri üzerinde yükseldiğinden, Önce sanat, Müzik , Folklor , Tarih bilinci ve Dilimiz Pomakça ile camiamız çağın değerleri ve toplumsal dinamiklerle etkileşim içinde olan, Pomak toplumu ve bireyi oluşturmalıyız. Yaşadığı çağla bütünleştirerek yeniden yaratan ve estetik kaygı taşıyan yeni bir Pomak ulusu felsefesine ihtiyaç duymaktadır.
Son olarak diyeceğim ; Pomaklar yabancılaşmaya, ötekileşmeye , yozlaşmaya, çürümeye ve gericileşmeye karşı bilinçlenmeli , direnmeli Pomak halkının kültürüne sahip çıkmalıdır. Pomakçamızı ,Kültürümüzü sanat ve edebiyat alanında geliştirip yaygınlaşması için; geçmişi bugüne, bugünü yarınlara taşıma coşkusuyla “yüz çiçek açsın” şiarıyla yola çıkması ile oluşacaktır.
Dramatik bir biçimde, Balkan ülkelerinin önemli bir ortak noktası,
hiç birinin kendisini Balkanlar’la özdeşleştirmek istememesi. Bilâkis,
diğer Balkan ülkelerinden ayrı bir konumda olduğunu vurgulaması.
Romenler öteden beri kendilerini “Balkanlı” saymazlar. Zaten dilleri de
“Latin” kökenlidir. Yunanlılar zaten Modern Dünya’yı kuran felsefenin
öncüsü olmuşlardır ve “barbar” Balkanlar’la aynı kadere ve tarihe sahip
olmamışlardır. Hırvatlar aslen İlir kökenlidir ve Balkanlarla ilgileri
yoktur. Arnavutlar da, ki kendilerini Balkanlar’a gelen ilk medeni ulus
olarak görürler, aslen İlir kökenlidirler. Kulağa komik geliyor ama
ciddi ciddi Boşnakların içindede Got kökenli olduğunu savunanlar da
vardır. Bir tek Pomaklar kendilerinin Balkanların ilk yerli halkı
oldugunu savunurlar .. Konuştukları dil Pomakça Antik Slavca olan
Baltoslav dilidir. Bu yüzden Balkanlarda yasayan diğer etnik halklar ve
devletler tarafından hoş görülmezler .. gelişmiş Avrupa devletleri de bu
sahiplenmeyi körükleyerek alev haline getirmek ve yeni etnik kargaşa
çıkarmak için fırsat kollamaktadır.
EN KOYU MİLLİYETÇİ DÖNMELERDEN ÇIKAR ..
Ya dönmeyenler , iste onlar.. Ayrı bir konu.. Dahası, Balkanlı milliyetçi kurgular kendi ulusal kimliklerinin “Batı Medeniyeti”nin koruyucusu sıfatında olduğunu da sürekli vurgularlar.. Buradan kendine Avrupa kimliği payı çıkarırlar.
Günümüzü, bir ulus devletin ya da toplumsal sınıfın üyesi olarak tanımlamadan tümüyle farklı, ortak toplumsal özdeşleşmelerle göze çarpan uyanmalar ya da yeni uyanmalar tanımlamaktadır. Etnik olarak kendi özüne dönme , Bölgecilik, dil, kültürel varlık, kabile ya da etnik bağlılık, bir dinsel gruba adanmışlık, yerel bir cemaate bağlanma yeniden uyanmanın aldığı birçok biçimden bazılarıdır. Doğu ile Batı'nın her ikisinde ya da Üçüncü Dünya ülkelerinde bu yeni hareketlerin ya da bir başka deyişle şimdi canlanan eski moda hareketlerin tam bir listesini çıkarmak çok uzun zaman alacaktır. Bunlar devlet, özellikle de ulusal devlet (aslında söz konusu olan kavramsal devlet ise de) bunalımının önemli bir görünümünü oluşturur. Bence devlet bunalımı, sermayenin uluslararasılığı (ve onun ötesinde genel olarak dünyanın kapitalist ülkelerindeki ekonomik yaşamın küreselleşmesi) ile devletin dünyamızda var olan tek siyasi sistem olduğu düşüncesi arasındaki çelişkinin ürünüdür. Burada ortaya çıkan soru, sermayenin giderek uluslararasılaştığı koşullarda niçin dünya halklarının buna kendilerini uluslararasılaştırarak, yani sınıf bağılıklarını ulusal sınırların ötesinde tanımlayarak yanıt vermedikleridir?
Balkanlarda farklı etnik grupların yüzyıllardır birbirleriyle savaştığı savı oryantalizmin bölgedeki söylemsel uzantısı “Balkanist” kurgunun bir masalından başka bir şey değildir. Balkanist kurgu yüzyıllardır Balkan halkları arasında etnik bir savaşın devam ettiğini söyleye dursun, etnik grupların yaşanan savaşlara rağmen hâlâ iç içe yaşaması bu yalanın tescilidir. Eğer yüzlerce yıldır bu halklar birbirleriyle bu kadar kanlı bıçaklı idiyse, o halde şimdiye değin homojen bölgelerin çoktan oluşmuş olması gerekmez miydi? Söz konusu homojen ulus-devlet sınırlarının oluşumu yakın tarihin bir ürünüdür. Yüzlerce yıllık bir sürecin sonucu değil. Nitekim, bölge halkları imparatorlukların yıkıldığı Birinci balkan harbi öncesi 1878 Osmanlı - Rus Savaşı sonucunda tarihe karışan üç imparatorluğun eksikliğini fırsat bilip Güney Müslüman slav hakli Pomaklar kendi kaderlerini tayin hakkına ilk kez kavuştular ve Bilimselliğin , ekolizmin ulus tarih kavramının yalanlarını Balkanist söylemin “birbirleriyle kanlı bıçaklı olduklarını” iddia ettiği tezleri ilk Hür demokratik meclisli devletlerini Kurarak ispatladılar. Fakat Bu devlet çok kısa ömürlü oldu.
Bizi Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile Haberiniz olsun .. Pomakbülteni Haber Portalı.