1800 lü yıllarda Ruslara karşı POMAK Direniş çeteleri neden kuruldu ?. Bulgaristandaki Kanlıdere ismi nereden geliyor ?
Kasap bıçağı, kılıç, tüfek
dipçikleri ve süngüler havada öylesine savruluyor ki, masum Pomakların
başları düşüyordu. Kılıç öylesine savruluyordu ki, bundan sonra gelecek
papazın, vaftiz kandiline, kutsal su , tamyana ve haça yol açıyordu.
Minareler devriliyor, camiler yıkılıyor, yıkılan camilerin altında masum
Müslüman Pomaklar can veriyordu. Çırılçıplak eller havaya kalkarak
kılıçlara karşı koymaya çalışıyorlar. Bir kılıç savruluşunda parmaklar
gidiyor, ikincide bilekler paramparça oluyor! Bir bakmışsın ki, eller
kollar da aynı akıbeti paylaşmış…
Bunlar
yazılmadık tarihin sayfalarından alıntılar. Anılar, anılar, bu anılarda
köyler, mezralar artarda diziliyor. Ve böylece Rodop Pomak insanının
kara talihinin kara çergesi dokunuyor. Dökülen kanlar çoktan taş toprağa
dönüşmüş ama bu çoktan bıçaktan kılıçtan geçirilmiş pomakların hâlâ
yaşayan çocukları ve torunları, taşa toprağa dönüşmüş olan kanı sımsıcak
bir hâle getiriyor, avuç avuç ellerinde tutarcasına… Şimdi bu taş toprağa dönüşmüş olan kandan candan yeni kilimler, çergeler dokunmakta Pomakça agıtlar yakılmaktadır.
 |
Resim yazısı ekle |
Eski Zağra’dan sonra ilerlemekte olan dehşet saçan Rus askerî
birlikleri ve Kazaklar öteki katliamlarını Rodoplarda pomaklarada
sürdürmüşlerdir. Filibe ile Pazarcık arasındaki Kırçma (Kriçim)
vadisinde canavarlıklar geniş boyutlara ulaşmış, Türk köylerinin, Pomak
evlerinin yağmalanması, yakılması olayları Pomak halkını panik içinde
göç yollarına düşürmüştür. Söz konusu vadide Rus askerleri ve Bulgarlar
tarafından onbinlerce Pomak öldürüldüğünü, Pomak köylerinin yakılıp
yerle bir edildiği ve sadece Pazarcık’ta 938 evin, caminin ve okulların
tahrip edildiği bildirilmektedir. Köylerini, kasabalarını terk edenler
İstanbul yolunu tutmuş ve göç yollarında soğuktan, açlıktan can
vermişlerdir. Bir Alman demiryolu memuru, Kanlıdere olarak bilinmektedir. Onbinlerce
Pomak da dogu Rodoplar’a, Müslüman kardeşleri yanına sığınmıştır. Canını
kurtarmak için çırpınan Pomak ahırlarındaki hayvanlarını da
unutmamışlardır. Bölgedeki yaşlı Bulgarlardan edinilen bilgilere göre,
Pomaklar evlerini terk ederken, ahırlardaki hayvanları açlıktan ölmesin
diye, bunları korulara, kırlara salıvermişlerdir.
Pazarcık’ın güneyindeki
tepelerde soğuktan donan 400 kişilik göçmen Pomak kafilesinin içinde
hayatta kalabilmiş küçük bir kız çocuğunu cesetler arasında bulmuş ve
kurtarmıştır. Kırçma (Kriçim) arazisinin kuzeybatısında Aydınköy
(İsperihovo)-Yeniköy (Novo selo) yolunun yakınında bulunan tepeler
arasındaki alçakta katledilen Pomak kanları dere gibi akmış ve bu yer
günümüzde de
Hasköy ve
Mustafa Paşa bölgesi halkı da Rus askerlerinin canavarlıklarına maruz
kalmış, birçok köy yerle bir olmuştur. Gelişen olaylar, Pomak
çetelerinin oluşmasına ve Ruslara karşı savaşmasına , Pomak
Müslümanların direnişine sebep olmuş, geçici Rus idaresine boyun
eğilmediği gibi, Rodoplar’ın Doğu Rumeli’ye bağlanması da kesinlikle
kabul edilmemiştir. Böylece 1886 Türkiye-Bulgaristan Antlaşmasıyla
Kırcaali ve Rupçaz (Rupçoz) bölgleri Osmanlı Devleti sınırları içinde
kalabilmiştir.
4 MART POMAK HALK TARİHİNDE COK ÖNEMLİ BİR GÜNDÜR.
19. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti artık sınırlarını
koruma derdine düşer. Balkanlarda güç sahibi olmaya başlayan Ruslar,
Türklerin ve Müslümanların Kafkaslardan, Kırımdan ve Balkanlardan
sürülmesini istiyordu. Rusların eğittiği Slav milliyetçileri vasıtasıyla
isyanlar çıkartıyor olaylar neticesinde Müslümanları ve Türkleri
Anadolu’ya sürmek istiyordu.

2 Nisan 1876 da başlayan meşhur “
Nisan İsyanı”
neticesinde Bulgarların devamlı kaşıdığı İslamiyet düşmanlığı Fransa’da
Victor Hugo, İngiltere’de Oscar Wilde ve Rusya’da Panslavist
Dostoyevski, Turgenyev gibi düşünür ve yazarlarında kaleminde doruğa
çıkarak taraftar topluyordu. Bu yazar ve düşünürlerin yanında Avrupalı
ve Rus bilgin, gazeteciler bu akımı Hıristiyan düşmanı, Osmanlı
Balkanlardan atılmalıdır, havasına soktular. Bulgaristan’da ve
Yunanistan’da Bulgar ve Yunan milliyetçileri tarafından organize edilen
tüm olaylar Türklerin üzerine yıkılarak Türk düşmanlığı yaratılıyordu.
Bunun neticesinde 1876 İstanbul’da(Tersane Antlaşması) toplanan Müstevli
devletleri Bulgaristan’da iki muhtar(özerk) bölge kurdurularak
Yunanistan’da(1829) olduğu gibi Bulgaristan’ın da bağımsızlığına giden
yolu açmak istiyorlardı.
Kırım Savaşlarıyla başlayan süreci Ruslar,
Plevne Savaşıyla devam ettirirler. Kırım Tatarları yanında Tuna Boyları,
Deli ormanlardaki Pomak ve Türkler yerlerinden sürdürülerek onların bir
kısmının Anadolu’ya bir kısmını da Rodoplara ve Üsküp taraflarına göç
ettirecektir. Rodoplarda var olan yoğun Pomak nüfusuyla şişen Müslüman
ve Türk nüfus yanında %10 civarında olan Bulgarlar gelecek kuşkusuna
düşerek bölgede birçok –isyanın- çıkmasına neden olacaklardır.
Plevne Savaşı galibiyetiyle şımaran Rus birlikleri
Bulgarlarında desteğiyle İstanbul önlerinde Yeşilköy’e kadar
geleceklerdir. Pomak liderler, Rusların İstanbul yakınlarında Yeşilköy’ü
işgal etmesi üzerine Rodoplarda bağımsız bir devlet kurmanın zamanı
geldiğine hükmederler. Bulgar çetecilerin Batak ve Panagurişte de
çıkardıkları isyanlar neticesinde geleceklerini karanlık gören Pomak
liderler 3 Mart 1878 Ayastefonas antlaşmasının getirdiği ağır hükümleri
bahane ederek bir gün sonra 4 Mart 1878 günü bölgede“
Rodop Tımraşka Republika”
(Rodop Pomak Cumhuriyeti) Cumhuriyet Hükümeti kuracaklardır. Büyük
Bulgaristan hayallerini gerçekleştirmek isteyen Bulgarlar, Rodoplar da
yaşayan Türk ve çoğunluğu Pomakların tepkisiyle karşılaştılar. Eski
Tuna vilayetinden başka Selanik ve Manastır vilayetleri ile Rodoplar ve
Batı Trakya’yı içine alan bu topraklar üzerinde yaşayan 4 milyona yakın
Müslüman-Türk nüfusu da Bulgarların boyunduruğu altına terk edilmeyi
kabul etmiyorlardı.
Plevne Savaşı sonrası Balkan ordusunun Osmanlının
aldığı kararla dağıtılması üzerine de, bu ordunun askerlerinin Rumelili
olanlardan 5-6 bini Pomak Cumhuriyeti ordusuna katılacaktır.
Pomaklar kurdukları Cumhuriyet hükümetinde belirledikleri
kurallarla(anayasa) Bulgar ve Rus silahlı kuvvetlerinin hükümet
sınırları dışına çıkarılmasını, iç işlerinde muhtar, dış işlerinde
Osmanlı idaresine bağlı olmak istiyorlardı

3 Mart 1878’te Ayastefanos anlaşmasının Osmanlı Devletine
imzalatılması Rodoplar ve Batı Trakya Türk Müslüman halkını derinden
yaralamıştı. Bu anlaşmanın imzalanmasından yaklaşık 40 gün sonra 14
Nisan 1878 de Çirmen’den itibaren müstevli (idaresi altına alan) Rus
birliklerine karşı Rodoplu ve Batı Trakyalı Türkler ve Pomaklar ilk
silahlı direniş harekatını başlatmışlardı. Rus birlikleri ve Bulgar
çeteciler nedense Rodop Dağlarında yaşayan Pomaklara diş geçiremiyordu.
Rodop Pomaklarıyla baş edemeyen Rus ve Bulgarlara karşı başlayan bu
direniş kısa zamanda, Balkan sıradağlarıyla Ege Denizi arasında kalan
bölgede yaşayan bütün Türkleri ve Pomakları kapsayarak Rus ve Bulgar
işgaline karşı silahlı ayaklanmaya dönüşmüştü. Kendiliğinden gelişen bu
olaylar Bulgar ve Rusları şaşırtmıştı. Bunun üzerine 16 Mayıs 1878
tarihinde Rodop Türklerinin liderlerinden Ahmet Timirski (Ağa)
(Tımraşlı), Abdullah Efendi, Hacı Halil Efendi, Hidayet Paşa ( Hidayet
Paşa aslında Saint Clair adında bir İskoç asilzadesidir. Kırım Savaşıyla
beraber Türklerle birlikte düşmana karşı savaşmış, ismini dahi Hidayete
erme anlamında Hidayet olarak değiştirmiştir. Aynı zamanda
Diplomat-yazar David Urguhard kurduğu Türk dostu ve Osmanlı
İmparatorluğu yanlısı
“Dış İşleri Komitesi” isimli
derneğin kurucu üyesidir. Bu savaşta kurulan orduya silah bulmuş,
yabancı devletlere gönderilen heyetlerde bulunmuş, bir Türk dostudur.
Zaman –zaman aşırı milliyetçi Türkler ve Pomaklar tarafından suçlanmış
ise de o görevini her zaman yerine getirmiştir.) ve Kara Yusuf Çavuş
Sultanyeri kazasının Karatarla Köyünde 30 Rodoplu millet temsilcisi ve
yaklaşık 100 Nahiye Müdürünün olurunu alarak Rodop Türk Hükümet
Muvakkatesi’ni (geçici hükümetini) kurmuşlardır. Rodoplarda başlayan ve
gittikçe gelişen bu spontane milli mücadele hareketinden endişelenen
Ruslar, ayaklanan halkın maksatlarını öğrenmek istemektedirler. Bu
nedenle onları yatıştırmak üzere Rus memurlarıyla birlikte İstanbul’dan
Serasker Kapısı (Osmanlı Milli Savunma Bakanlığı) Hassa Meclisi
azasından Sami Paşa ile Vasa Efendi bölgeye görevli olarak
gönderilmiştir.

Türk ve Pomak Milli Hareket Reisleri, Osmanlı idaresinden başka
bir idare altına girmeyeceklerini ve Osmanlı toprağında Rus askeri
bulundukça silahlarını bırakmayacaklarını açıkça belirtiyorlardı. Ama ne
oluyordu. Ruslar Müslüman halktan topladığı silahları Bulgarlara
vererek, onları Pomakların ve Türklerin üzerine salıyordu. Rusçuk’tan,
Eski Zağra ve Filibe’ye kadar olan bölgede Müslümanları büyük bir
mezalim ve işkenceye tabi tutuyordu. Namuslarıyla oynuyor ve köylerini
ateşe veriyordu. Ayastefanos anlaşmasını imzalamalarına rağmen Filibe ve
Hasköy’de katliamı durdurmadılar. Hatta daha ileriye giderek anlaşma
ile bu bölgelerin kendilerine bırakıldığını iddia ederek halkın
silahlarını teslim etmelerini istediler, ama halk silahlarını daha
önceki olaydan ders çıkararak teslim etmedi. Hatta Filibe ve Hasköy’ün
köylüleri silahlanarak dağlara çıktılar. Boşalan köylerin Bulgar
Komitacıları tarafından işgâl edilmesi üzerine Çakınalı Hüseyin Ağa
önderliğinde yaklaşık 500 kişi de direnişçilere destek vermek üzere
dağlara çıktılar. Bu olaylar bahsettiğimiz gibi hep kendiliğinden
oluşumlar olarak devam ediyordu. 14 Nisan 1878 tarihinde Çirmen’de Rus /
Kazak birlikleri direnişçilere saldırdılar ve direnişçiler onları
püskürttüler. Ruslar çevredeki birliklerinden destek alarak tekrar
toplanıyorlardı. Fakat Pomak ve Türk çetecilerde bu kendiliğinden
gelişen direniş hareketinde bölgedeki kontrolü ellerine geçirmişlerdi.
Sultan Yeri kazasında şiddetli çarpışmalarda Türk ve Pomak güçleri
egemenliği hep ellerinde tuttular. Direnişçilerin 35-40.000 civarında
oldukları hesap ediliyordu.
Ellerindeki mevcut silahları yanında Şipka savaşını
kaybeden Osmanlı komutanı Süleyman Paşa askerlerinin silah ve cephanesi
en büyük destekleri olmuştu. 35-40.000 civarındaki askerin
ancak 15.000’inde silah bulunuyordu. Aslında bu asker sayısı 60.000’i
geçebilirdi ama silah ve cephane bulunamıyordu. Bunun üzerine İskoç
asıllı Hidayet paşa silah ve cephane bulması için İngilizlerle
görüşmüştü. Ne yazıktır ki Osmanlıdan bekledikleri desteği bulamayan
Pomaklar İngilizlerden de destek göremeyerek hüsrana uğrayacaktır. Bu
olumsuzluklara rağmen böyle bir direniş ile karşılaşacağını ummayan Rus
askerleri doğa şartları yüzünden bölgede savaşmak istemiyordu. Bunun
üzerine Ruslar, Bulgar ve Yunan ahalinin desteğini alabilmek için ne
isterlerse yapabileceklerini ve -ne bulurlarsa onların olacağı- sözü
verilerek Pomak ve Türklerin üzerine saldırttılar.
Mayıs 1878 sonlarında direnişçiler, Hidayet Paşa tarafından Selanik
konsolosu vasıtasıyla İngiltere Kraliçesine bir mektup yazarak silah ve
mühimmat yardımı yapılmasını tekrar istediler. Ayrıca kendilerinin
İngiltere tarafından himaye edilmesini, yapılacak olan yeni anlaşmada
topraklarının Ruslara ve Bulgarlara bırakılmamasını, aksi takdirde büyük
bir katliam yaşanacağını dile getirerek, kendilerine iki tabur asker
gönderilmesini talep etmişlerse de, hiçbir istekleri Osmanlıdan sonra
İngiltere tarafından da yerine getirilmemiştir.
17 Temmuz’da büyük devletlerin temsilcileri,
İstanbul’daki İngiliz büyükelçiliğinde toplandılar. Berlin kongresi
kararlarına dayanarak Rodoplara gönderilecek komisyona katılacak ülkeleri
tespit ettiler. Komisyonda İngiliz, Fransız, Alman, Avusturya, Rusya,
İtalya ve Osmanlı temsilcileri bulunacaktı. Rus komisyon üyesi işin
başında çekincesini koyarak üyelerin Rusların işgâli altındaki yerlerin
dışında kalanları incelemeye alınabileceği şerhini koyması ile iş baştan
sekteye uğramışsa da, diğer üyelerin ağırlığını koymaları üzerine
Ruslar ısrarlarından vazgeçtiler. Müslümanların komisyona yaptığı
şikayetlerin de abartılı olduğu görülmez. Heyet tarafından seçilen 80
köyün 20 sinde yapılan incelemede nasıl bir katliam yapıldığı, yangınlar
çıkartıldığı ve yağmalar yapıldığı kayıtları tutulur. Burada
yaşayanlara insani yardım yapılması çağrısında bulunulmaya karar
verilir. Komisyon raporunu yazdığında Berlin kongresi dağılır. Alınması
istenen tedbirlerin maalesef hiçbiri alınamaz. Rus ve Bulgar mezalimine
karşı canları pahasına mücadele veren Rodop Pomakları, raporda
belirtilmesine rağmen bu insanlar açlık, hastalık ve soğuktan ölmek
üzere kaderleriyle baş başa bırakılırlar. Rusların baskısından bunalan
Avrupa devletleri, can derdinde olan Osmanlının da suskunluğunu koruması
üzerine Rodop Pomaklarının ağzına bir kaşık bal süreceklerdir.

26 Nisan 1879
“Şarki Rumeli Nizamnamesi” taslağı
Osmanlı Devleti, Almanya, Avusturya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya
tarafından imzalanır. Vilayetin başına bir yabancı vali atanması ilk
şarttır. Aleko Paşa vali olarak atanarak, “
Şark-i Rumeli Vilayeti”
resmen 17 Mayıs 1879 yılında kurulur. Büyük Bulgaristan sınırlarının
küçüldüğünü gören Rusya ve Avrupa devletleri, Rodop Tımraşka
Republika’yı desteklemeyenler bu kararı almışlardır. Kurulan bu ”
Şark-i Rumeli Vilayeti”
aslında cumhuriyetçileri susturmak için kurulmuş bir paravan hükümet
olur. Osmanlı müstevli devletlerden çekindiği için böyle olmasını
istiyordu. Osmanlının derdi kaybolan Rumeli ve imparatorluk
topraklarından vazgeçmiş, korkusu artık İstanbul’un elinden gitmesi
olmuştur. Diğer taraftan da Bulgarların Ege Denizine inmesinin önünün
içten içe kesilmesini istiyordu. Bu yeni yönetim vilayet şekline
sokularak tekrar Osmanlıya bağlanır. Büyük çapta hüsrana uğrayan
Pomaklar buna da razı olurlar. Bulgarlar tarafından şartlı olarak
atanması sağlanan Aleko Paşanın daha sonraları Rus kumandanı ile
işbirliği yapması üzerine bölge yavaş -yavaş Bulgar nüfusuna girmeye
başlayacaktır. Aleko Paşa görev süresini doldurunca Vilayet Müsteşarı
Gavril Efendi vezir rütbesi ile vali tayin edilir.

Bu süre sonra milislerin desteğine güvenen Liberal Partisinin 18
Eylül 1885’te yaptığı bir hükümet darbesi ile tutuklanarak Şarki Rumeli
Vilayeti Bulgaristan’la birleştirilir. 13 Haziran 1878 Berlin
kongresinde Balkanlar ve Batı Trakya’nın Kuzey hududunda Şarki Rumeli
Vilayetinin kurulmasını istemeyerek kabul eden Pomaklar büyük bir
hüsrana uğruyordu. Tımraş Cumhuriyeti sınırları dahilinde, Filibe,
Pazarcık, Zagra-i Atik, Hasköy, İslimye ve Bergos Sancaklarına tabi 28
kaza ve bunlara bağlı yaklaşık 1300 köyden oluşuyordu. Osmanlı, böyle
bir hükümet kurulmasının Avrupa devletleri ve Rusya’ya karşı zor
olacağını görerek deklarasyonla “
Şark-i Rumeli Vilayeti”
kurulmuştur diyerek aslında kendi vatandaşlarını avutmuştu. Ama Rodoplu
Türkler, 18 Eylül 1885’te Vilayetin tekrar işgâl edilmesi üzerine
yeniden ayaklandılar. Bu ayaklanma ve Bulgarlara karşı olan isyanlar
1912 Balkan Savaşlarında Anadolu’ya göç etmelerine kadar devam
edecektir. isyanlar çıkartıyor olaylar neticesinde Müslümanları ve Türkleri Anadolu’ya sürmek istiyordu.
Derleyen : Ercan Çokbankir
Bizi Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile Haberiniz olsun .. Pomakbülteni Haber Portalı.